142 yıllık sanat hafızası
Seray Şahinler – Türkiye’nin sanat serüveninde öncü ve sembol bir yer Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi. Sanat eğitiminin kurumsal yolculuğuna yön vermiş, Türk resminin hafızası olmuş, geçmişten bugüne ekol sanatçılar yetiştirmiş bir yer… MSGSÜ’nün 142 yıllık öyküsü İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde düzenlenen “Temsil ve Hafıza: 1882-1948” sergisinde bugüne taşınıyor. Sergi, kurumun hafızasının bir bölümünü izleyicilere sunarak üniversitenin sanat, mimarlık ve tasarım alanındaki önemini vurguluyor.
En acı yangın
Osman Hamdi Bey tarafından 1882’de Sanayi-i Nefise Mektebi adıyla kurulan, Güzel Sanatlar Akademisi Türkiye’nin ilk sanat okulu. Bu nedenle sanat eğitiminin ve üretiminin en eski ‘temsilcisi’. Hâliyle ‘hafıza’nın da en sembol yerlerinden biri. Sergi ‘Temsil ve Hafıza’yı dört bölümde inceliyor: Kuruluş (1882), Göçebe (1916-1926), Kurumsallaşma (1926-1948) ve Akademi Yangını (1948). Bu dört başlık sergi boyunca akademinin eğitim kadrosundan, kurumsal sürekliliğine kadar kendini sık sık hatırlatıyor. Dört bölümün kesişimi ise Akademi’nin sanat tarihi yazımındaki yeri.
İnas Sanayi-i Nefise Mektebi Öğrencileri, yolu mektepten geçenler, mektepten çıkıp hoca olanlar, 1933’te D grubu ve sanatta devrim söylemi, 1926-1948 arası Namık İsmail döneminde akademide yaşananlar, 36-48 arası Burhan Toprak dönemi, eşsiz yayın külliyatı, resim, heykel ve arkeoloji dergisi Ar’dan örnekler, Yeniler Grubu’nun temsil ettiği sanatta toplumcu gerçekçi söylem sergide kapsamlı şekilde aktarılmış. Hikâyenin en acı bölümü ise 1948’deki yangın. Fındıklı binasında çıkan büyük yangında birkaç atölye dışında 12 bin ciltli kitap, Milli Mimari Semineri Arşiv, bazı tablolar, heykeller, öğrencilerin çalışmaları ve malzemeler bir gecede kül olmuş. Sergide akademi yangını gazete kupürleri, resimler ve yangından kurtarılan az sayıda eserden örneklerle hatırlatılıyor.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Mihri Müşfik, Nazlı Ecevit, Şeref Akdik, Ömer Adil gibi Türk resminin ustalarının eserleri eşliğindeki yolculuk, aynı zamanda bir sanat tarihi dersi tadında. Bugün Türkiye’de tartışılmaya devam eden sanat eğitimi konusu için “Temsil ve Hafıza” sergisine bakmakta fayda var. Türk resminin ustalarının Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren fedakârlıkla, özveriyle, büyük emekle dünyayı ve kendi kültürünü kucaklayan sahiciliği bugüne ışık tutmaya devam ediyor.
Sergi 4 Ağustos’a kadar İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde ziyarete açık olacak.
Müridoğlu’nun heykelinde mutlu son
Serginin finalini ise yarım asır sonra mutlu sona ulaşan Zühtü Müridoğlu’nun heykeli yapıyor. Cumhuriyet kuşağının ilk heykel sanatçılarından Müridoğlu’nun Türkiye Cumhuriyeti’nin 50’nci yılına ithafen hazırladığı heykel, Cumhuriyet’in 100’üncü yılı anısına MSGSÜ tarafından QNB Finansbank desteği ile bronz döküm olarak tamamlandı. Heykel, daha önce müzenin müdürlüğünü de yapan sanatçının vasiyeti üzerine daha önce envantere alınmıştı. Dört metre yüksekliğinde, yuvarlak sütun formunda olan, Roma döneminde zafer ve komutanların anması için üretilen sütunlardan esinlenerek oluşturulan heykelin her aşaması; Rahmi Aksungur, Aykut Köksal, Ferit Özşen, Fatma Akyürek ve Hasan Karakaya’dan oluşan Bilim Kurulu kararlarıyla yürütüldü.